19 Nisan 2008 Cumartesi

Derbinin Özeti; En Azından Bizim İçin...

Foto muhabiri Fatih Pınar'dan geçtiğimiz hafta oynanan derbi için Beşiktaş Çarşı'daki Mis Cafe'de çektiği Burhan Öçal müzikleriyle hüznün foto klibi...
Başrolde de 43 yaşındaki fanatik anne ve engelli oğlu var;
(not: Postun tamamı beleş tepe'den çalınmıştır.. Teşekkürü bir borç biliriz.)

17 Nisan 2008 Perşembe

'KULÜBÜ YARIDA BIRAKAN ANTRENÖR MODELİ OLMAK İSTEMEDİM'

Başlık ve resim herkese kapak olsun....

14 Nisan 2008 Pazartesi

Taraftar İSTİFA

Yanlış hatırlamıyorsam Sivas'la ligin ilk devresinde karşılaştığımız maç esnasında başlamıştı yönetimi istifaya çağıran tezahüratlar. O zaman bende katılmıştım buna. Haklı olduğumu düşünüyordum o zaman. Böyle düşünmem içinde milyon sebebim vardı. Ama ne olduysa ben dahil herkes unuttuk yaptıklarımızı. Sinan'a, Yıldırım'a, yönetime isyanımız stop etti birden. Liderlik herşeyi toz pembe görmemizi neden olmuştu. En azından halimizden son derece memnunduk. Ama her maçın son dakikalarında yaşadığımız endişenin aynısını sezonun bitmesine doğru yine hissettik iliklerimize kadar. Şimdi herşey yine dibe vurmuş durumda. Ne futbolda ne basketbolda ne yönetimde ne de futbolcularda bunun aksini gösterecek bir şeyde yok. Ama biz yine aynı biziz. Elimizdeki son koz olan istifa seslerini yine haykırır olduk. Yönetime, futbolculara ve de Sinan'a. Ama ben kendi çapımda artık böyle bir şeye izin vermeyi düşünmüyorum. Hatalı olanın sadece onlar olmadığını düşünüyorum ve bir daha istifa diye bağırmayacağıma, futbolculara satılmış demiyeceğime, Sinan'a Aziz'in sağ kolu demiyeceğime öğütlüyorum kendime. Asıl suçun onlarda değil de bizim gibi dönek taraftarlarda olduklarını söylemem gerektiğini bilerek maçları izleyeceğime burdan söz veriyorum.

Kaya Yürekli!

Malum herkes ULEB kupasında takımlarımızın göstermiş olduğu müthiş! performansı konuşuyor. İtalya'ya kupa parolası ve şiarıyla giden takımımız çeyrek finalde kupayı alamasakta en azından bir final oynarız düşüncesiyle elinden geldiğince oynamaya çalışan ezeli rakibiyle karşılaştı. Favori Kaya'lı, Dalmau'lu, Shumpert'le, Nicevic'li, Sinan Güler'li ve islami sermaynein ele geçirmiş olduğu Cola takımıydı. Ama ne olduysa gazı kaçmış bir şekilde sahada olan takım inanılmaz derece de kötü oynayarak kupadan elendi. Burda CafeCrown'un çabasını, Cüneyt Erdem'in balını tartışmıyorum tabi. Beni asıl üzen Cola takımının nerdeyse tamamının çocuklardan (en azından cocuk yürekli) oluşması. Aynı istediği oyuncağı almayan babasına küser gibi alacaklarını zamanında alamayan bu cocuklar parkede küsüp maçı izleyenlere kabir eziyeti çektirdiler. Tribünde bir avuç yöneticinin olduğu maçta ekran başında takımını parasıyla değilde yüreğinin en derin köşesinde seven bizleri mahvettiler. Sanki cezalandırdıkları kişilerin o tribünde timsah gözleriyle maçı izleyen bir avuç yönetici değilde biz olduğunu unutarak oynadılar. Onlara koca koca teşekkürler geldi desibel rekorları kırmış taraftarlardan. Bu mutluluğu yaşattıkları için selam ettiler hepsine. Ama ben şahsım adına onlardan utandığımı söylemek istiyorum. Artık onlardan sadece günü geldiğinde kendilerine yakışır şekilde! sırtlarını bize dönüp arkalarına bakmadan çekip gitmelerini bekliyorum, istiyorum..

10 Nisan 2008 Perşembe

Torino Derbisi


İşte Kutsal İttifak medyası!..

Geçen hafta bugün bu sayfada "Fenerbahçe şampiyon olmuştur" demiştim. "Bir defa Fener, peşinden gelenlerin hepsinden çok daha iyi durumda bugün. Geride kalması mucize olur. Bu mucizeye de, Fenerbahçe tarafından kurulan federasyon ve kurulları izin vermezler.." Kızanlar, hatta sövenler oldu. Bugün kendi küfürlerinin utancı içindedirler.Çünkü yazdıklarımın mürekkebi kurumadan, bir hakem ortaya çıktı ve mucizeyi aynen dediğim şekilde önledi. Başkan Hasan Doğan ve Merkez Hakem Komitesi Başkanı Oğuz Sarvan'ın kuru sıkı palavraları sonucu değiştirmiyor. Hakem, üç puanı alenen ve resmen Kayseri'den, Galatasaray, Beşiktaş ve Sivas'tan aldı, Fenerbahçe'ye hediye etti. Türkiye'nin birinin ak dediğine öbürünün kara demesiyle ünlü dört hakem yorumcusu, Erman Toroğlu, Ahmet Çakar, Metin Tokat ve Bülent Yavuz bile hayatlarında ilk defa ittifak ettiler ve dediler ki..
1-Fener'in ilk golü palavra bir penaltıdır.
2-Fener'in ikinci golü ofsayttır ve yasal süre bittikten sonra atılmıştır.
3-Vederson'un kesin kırmızı kartı sarı olarak çıkmış ve Fener'in maçın önemli bir bölümünü 10 kişi oynaması engellenmiştir.
4-Daha maçın başında Kayseri'nin iki ön liberosuna alakasız sarı kartlar çıkarılarak, bu takımın orta saha direnci büyük ölçüde kırılmıştır.
Söyler misiniz, bir hakem daha ne yapar?.Şimdi bakın, bu Türk futbol tarihinin en büyük skandalını, ligin belki de şampiyonunu değiştiren bu maçı ve hakemini, bu ülke gazeteleri hangi başlıklarla verdiler..
Hürriyet: "Fener uyur, nöbetçi uyumaz." Alt ve üst başlıklarda penaltı ve ofsayt iması dahi yok.
Milliyet: "Can Simidi." Alt ve üst başlıklarda penaltı ve ofsayt iması dahi yok.
Akşam: "Semih candır." Alt ve üst başlıklarda penaltı ve ofsayt iması dahi yok.
Cumhuriyet: "Bitiş düdüğünü F.Bahçe çaldı." Üst başlıkta "Goller tartışmalı" diyor.
Radikal: "Maç biter Semih'in nöbeti bitmez." Alt başlıkta "Ucuz penaltı" lafı var.
Foto Maç: "Çevirmen."
Fanatik: "90+2-1" Alt başlıkta "Ucuz penaltı" denmiş.
Fotogol: "Biçer döver Fener."
Fotospor: "Uçur bizi Londra'ya."
Türkiye: "Semih ŞenTürk."
Posta: "Kadıköy'ün kralı Semih!."
Zaman: "Maç biter, Semih bitmez."
Star: "Kulübede Kral var."
Sözcü: "Semih, koçum!.."
Güneş: "Kral böyle istedi."
Taraf: "Fener yine son dakikada."
Bugün: "Avrupalı Fener, kralını yener!."
Yeni Şafak: "Son saniye üçlüğü.."
Benim gazetem Sabah "3 puanın mimarları" diye anlamsız bir başlığın altına penaltıyı hakemin yarattığını yazmış, hiç değilse..Ve koskoca Türk medyasında iki, sadece iki gazete, maçın gerçek başlığını sayfanın tepesine cesaretle koymuş.."Hakemin hediyesi" diyen Vatan ve de "Hakem kararıyla" diyen Tercüman..Ötekileri düşünün.. Ama şöyle düşünün.. Hakem hediyesi bu üç puanla Galatasaray, Fener'i geçip 2 puan farkla liderliğe otursa o gazetelerin o manşetleri nasıl olurdu?. Fener-Kayseri maçından sonra atılan başlıklar Kutsal İttifak medyasının kanıtı ve utancıdır.


(Not: Bu yazı Hıncal Uluç'un 10 Nisan 2008 tarihli Sabah gazetesindeki köşesinden alınmıştır.)

9 Nisan 2008 Çarşamba

Eziklerin Ezikliği

Herhangi birinin Chelsea'nin (başında çobandan fazla bilgiye sahip olmayan birini bulunduğu, takım ruhundan nasibini almamış oyunculardan kurulmuş ve tiyatro izleyicisinden farksız taraftarlarıyla Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale kadar çıkabilmiş bir takım) Türkiye sınırları içerisinde "Avrupa İmparatoru!" olan ezik takım karşısında nasıl turladığını gördükten sonra sadece özetlerden Liverpool-Arsenal maçını izlemesi bile Liverpool'dan neden 8 tane yediğimizi anlaması için yeterli.

Sigma Olumuc gibi bir köy takımından zamanında 7 yemiş bir takımın taraftarlarının hele hele bugün ağzını bıçak açmaması ise düşündürücü. Kulüpleri kadar kendileri de ezik olan bu insanlar tura o kadar inanmış olmalılar ki sonuç onlar için travma etkisi yaratacak kadar etkili olmuş. Her zaman ki gibi ezik takımın ezik taraftarları "skor taraftarlığı" yapmaktalar. Her maç öncesi gibi yattıkları pusudan bu sefer çıkamadılar o başka. Eğer aksi bir sonuç olsaydı şimdi herkesin üstünde ezik kulübün formaları olacaktı, herkese sataşmaya başlayıp dünyanın e büyük kulübü olacaklarını, bütün futbolcuların gelmek için sıraya girdiklerini bas bas bağıracaklardı vb.. Ama olmadı.

Şimdi onlara bugün söylediğmi burdan da tekrarlayayım. Herkeste bir SERGEN yok ki Chelsea'yi Stamforfd Bridge çimlerine gömsün. Ve herkeste BEŞİKTAŞ taraftarı gibi bir taraftar yok ki "SEVİNMEK İÇİN SEVMEDİK" diyebilip yenilse de formasını kutsal bir emanet gibi üzerinden çıkarmasın.

8 Nisan 2008 Salı

Bir Garip Sonuç

Bu hafta görüldüğü üzere yapmış olduğum tahminlerde pek başarılı olamadım. Gerçi "Süper!" Ligimizde hakem hataları maçlara tahminlerin ötesinde etki etmiş olsa da benim gibi iş bahis olunca tamamen duygusallıktan uzak olan biri için bile baya sinir bozucuydu. Herneyse hakem "hataları!" bu ülkede hep olucak ve hep "ezik" takım için cereyan edecektir.
Benim aslında kafamı kurcalayan Beşiktaş Erkek Basketbol takımının fenere karşı aldığı mağlubiyet. Hani adamlar bizi, bizim onları ezdiğimiz gibi büyük bir farkla yenmediler, maçın 3. çeyreğinde dış atışlarda acaip ballıydılar ve play-off'ta karşımıza çıkarlarsa s.s. şeklinde onları play-off dışına atarız ama takımda ki isteksizlik ve bunun maça yansıması olası bir play-off eşleşmesinde hem 1-0 önde başlama avantajını yitirtti, hem de ezikleri yenme zevkinden bizi mahrum etti. Neyse o kadar önemli değil özünde. Bu sene hiç bir şeye güvenmediğim kadar çok güveniyorum takımıma, Ergin Ataman Hocama, Sinan Güler'e, Shumpert'e, Apadoca'ya, Nicevic'e, Kaya Peker'e.. Onlardan başarılar, kupalar değil sadece ruhumuzla oynamalarını istiyorum ve bekliyorum.. Uzun zamandır futbol takımından, yönetimden görmediğim Beşiktaşlılığı görmek istiyorum o kadar...

Football Manager #11


4 Nisan 2008 Cuma

3 Nisan 2008 Perşembe

Football Manager #9


Düşmanımın Düşmanı Dostumdur

Açıkçası akşam maçı izlerken baya bi ümitliydim. Chelsea kazanamazsa bile kaybetmez diyordum. Ama adamlar yine yaptılar yapacaklarını. aldılar maçı. Gerçi İngiltere'de çok rahat bir rövanş geçmicektir ama şimdi bile rahatsız ediyolar insanı. Saolsun patronum hemen masamın karşısına bir Fener forması astı bile. Sesimiz çıkartamıyoruz tabi.
Neyse konudan sapmadan düşüncemi dile getirim. Chelsea'nin benim için bir anlam ifade etmediğini, Abvomoviç'in çiftliği olduğunu söylemiştim. Günahım kadar sevmem o takımı. Ama rakibi fener olunca ister istemez ona yaslandık. Ama başında adam gibi bir teknik direktörlerinin olmaması kuşkulandırmıyo değildi hani. Mourinho olsa bu kadar ezik bir maç çıkarırlarmıydı orasını bilmem ama bu turu geçseler bile takımdan bir nane olmayacağı belli. Maçı evde eniştemle izlerken hep tartışmasını yaptık. Kendisi benim kadar hasta olmasa da bir BEŞİKTAŞ taraftarıdır. Maçta feneri desteklemesi benim için de acaip üzüntü kaynağı oldu. Tamam adamlar güzel oynuyor, maçtan hemen kopmuyor, rakibi rahatsız ediyor vs. vs. ama adı bi kere fener. Taraftarı deseniz bu ülkedeki en götü kalkık taraftar, başkanı-yönetimi desen icraati bol mafyanın Allah'ı, futbolcusu desen dayaklık takım. Ama dedim ya şimdi laf bize düşmez. Önce bizimkiler adam gibi oynayıp ezsinler (örnekleri çok uzakta diil 3-4'lük maç) ondan sonra söyleriz söylicemizi. Ama yine de tebrikler. Hakederek geldiler, hakederekte yarılicaklar şampiyonlar ligini. (umarım bu son sözlerim hiç bir zaman gerçekleşmez)

1 Nisan 2008 Salı

"90 Dakika"ya 30 Dakika Kala..

Akşam erken gittim eve. Uzun zamandır evi şöyle erken saatlerde göremiyordum. Saatlerin ileri alınmasından mıdır nedir garip oldum. Neyse erken gelmişken pazartesi akşamlarının futbol programlarını kaçırmayacağım için baya sevindim. Açtım Haberturk'u karşımda Muhteşem 3'lü. Mehmet Demirkol-Okay Karacan-Uğur Meleke... Ne kadar sevindiğimi anlatamam. Nedeni 90 Dakika programından (yanlış anlamadıysam) yarım saat önce başlamaları. Ben böyle sevinirken, patlamış mısırım elimde onları dinlerken ( evet patlamış mısır elimdeki, malum bu programlar altın değerinde) dakikalar geçtikçe bir sıkkınlık başladı. Buna en büyük neden sanırım Okay Karacan'ın pazar günü Mustafa Doğan'la sunduğu Futbol Pazarı'ndaki muhabbeti tutunda istatistikler de dahil olmak üzere hemen hemen herşeyi buraya taşıması. Anlıcanız tekrarları pek sevmem. Özellikle bu üçlü arasında aynı lafların döndüğünü görünce acaip moralim bozuldu. Neyse ki 90 Dakika yetişti de kendime geldim. Saolsun Hıncal baba her zamanki formundaydı. Ben bu kadar karşıt fikirlerde olupta (Hıncal Uluç ve Mehmet Yılmaz'dan bahsediyorum, Haşmet Babaoğlu ile Fuat Aktan'ı es geçicem kusura bakmasınlar) bu kadar eğlenen iki insan görmedim. Adamlar bariz geyik yaptı uzunca ama o bile tebessümle programı izlememe yetti. Artık Futbol Kulübü programı niye tutmuyor diye kafa yoracaklarına farklı olmak için kafa patlatsınlar. Bir giriş müziğiyle olmuyo farklılık...

Football Manager #8